Selde Kaç Kişi Öldü? – Neden Bu Soru Hep Önemli?
Ne zaman gökyüzü kararıp ağır yağmur bulutları belirse, içimizde bir endişe uyanıyor. “Ya bu kez başka bir sel felaketi olursa?” diyoruz. Bu yazıda, geçmişte yaşanan sellerde kaybedilen insan sayılarından yola çıkarak — hem ülkemiz bağlamında hem de küresel ölçekte — sellerin boyutlarını, nedenlerini, bugünkü iklim dengesi üzerindeki etkilerini ve geleceğe dair olası senaryoları birlikte düşünmeye çalışacağız. Bu konu yalnızca istatistik meselesi değil; hayatlarımız, evlerimiz, doğayla ilişkimiz ve sorumluluğumuzla ilgili.
Selde Ölü Sayısı: Türkiye’den ve Dünyadan Veriler
Türkiye’nin gerçeği: 39 yılda kaç can kaybı?
Yapılan araştırmalar ve resmi kayıtlar gösteriyor ki; 1980–2018 yılları arasında Türkiye’de seller nedeniyle en az 1.242 kişi hayatını kaybetti. ([Anadolu Ajansı][1]) Bu rakam, selin yalnızca su taşkını ya da yağmurdan ibaret olmadığını; altyapısızlık, plansız şehirleşme, uyarı sistemlerinin yetersizliği gibi faktörlerin bir araya gelerek nasıl felakete dönüştüğünü gösteriyor.
Bu 39 yıllık sürede yerel topluluklar, afet yönetimi kurumları, meteoroloji ve sivil toplum aktörleriyle birlikte daha iyi önlemler almaya başladı — ama değişen iklim koşulları ve artan yağış düzensizliği, riski sürekli yeniden tanımlıyor.
Küresel tablo: Seller ne kadar öldürücü olabilir?
Dünya genelinde seller, doğal afetler arasında en sık görülenlerden biri. ([undrr.org][2]) 2022’de sel felaketleri, tüm afetlerin yarısından fazlasını oluşturdu. ([icfm.world][3])
Geçmiş yılların veri analizleri, sellerin yol açtığı ölümlerin zamanla azalma eğiliminde olduğunu gösteriyor — özellikle orta ve yüksek gelirli ülkelerde. ([SpringerLink][4]) Ancak seller hâlâ yüzlerce, bazen binlerce can alabiliyor. Örneğin 2023’te Afrika’da yaşanan sel ve tropik hava olaylarında 2.600’den fazla kişi hayatını kaybetti. ([Vikipedi][5])
Bu gerçek, sellerin sadece bir doğa olayı olmadığını; toplumsal eşitsizlik, iklim değişikliği ve afet yönetimi kapasitesiyle doğrudan ilişkili olduğunu ortaya koyuyor.
Neden Sel Felaketleri Hâlâ Bu Kadar Ölümcül?
İklim değişikliği ve yağış düzensizliği
Bilim insanları, iklim değişikliğinin yağış rejimlerini bozduğunu ve sellerin sıklığını ile şiddetini artırdığını belirtiyor. ([Anadolu Ajansı][6]) Daha önceden nadir görülen ekstrem yağışlar, artık çok daha yaygın — bu da sel riski taşıyan bölgelerde yaşayan herkesi doğrudan etkiliyor.
Şehirleşme, plansız yapılaşma ve altyapı eksikliği
Betonlaşmış kentler, drenaj ve kanalizasyon sistemlerinin yetersizliği, dere yataklarının imara açılması gibi faktörler, doğal bir su taşmasını felakete dönüştürüyor. Özellikle yoğun nüfuslu bölgelerde suyun akacağı doğal koridorlar yoksa — sel, evleri değil, yaşamı tehdit ediyor.
Sosyal eşitsizlik ve kırılgan nüfus
Afetler, herdefa aynı etkiyi yapmaz. Yoksul, altyapısı zayıf, önlem mekanizmalarından uzak mahaller selin en ağır bedelini öder. Bu durum, hem can kaybı riskini artırır hem de afet sonrası iyileşme süreçlerini zorlaştırır. Ayrıca sellerin yol açtığı stres, travma, sağlık sorunları ve göç baskısı, uzun vadede toplumsal yaraları derinleştirir. ([arXiv][7])
Gelecekte Neler Olabilir? – Beklentiler ve Uyarılar
Artan risk, büyüyen sorumluluk
Eğer iklim değişikliği kontrol altına alınmazsa, sellerin sıklığı ve şiddeti artmaya devam edecek. Bu durumda; erken uyarı sistemleri, sağlam altyapı, doğayla uyumlu şehir planlaması ve toplumun bilinçlendirilmesi çok daha kritik olacak.
Ancak sadece teknik önlemler yeterli değil: Afet yönetiminde toplumsal dayanışma, yerel yönetimlerle iş birliği ve sosyal adalet anlayışı ön planda olmalı. Çünkü seller, en kırılgan olanları vuruyor.
Yaşam şeklindeki dönüşüm: Doğayla yeniden hesaplaşma
Gelecekte — belki de daha çok — suyun doğayla uyumlu yöntemlerle yönetilmesi, yeşil altyapı (yeşil alanlar, yağmur suyu toplama sistemleri, doğal sel yatakları) gibi çözümler gündeme gelecek. Bu dönüşüm, sadece can güvenliği için değil — aynı zamanda sürdürülebilir yaşam, dayanıklı şehirler ve adil kaynak yönetimi için de önemli.
Seller, aslında bize doğanın gücünü ve sınırlarını hatırlatıyor. Eğer yanlış yollarda yürümeye devam edersek, kayıplar yalnızca maddi değil; insani olacak.
Selde Hayatını Kaybedenlere — Unutmayalım, Bu Bir İstatistik Değil: İnsan
Veriler soğuk olabilir ama arkasında binlerce hikâye, yıkılmış hayatlar, kaybedilmiş umutlar var. Türkiye’de 1.242 kişi; Afrika’da tek bir yıl içinde 2.600+ kişi… Bunlar sadece rakam değil — anne-baba, çocuk, komşu, dost.
Her sel affeti, bir toplumu sarsıyor; hem bireyleri hem de kolektif hafızayı. Bu yüzden geçmişi bilmek, geleceği korumak için bir görev.
Sorgulayalım: Sizce Neler Değişmeli?
Sellerin bu kadar yıkıcı olmasının temel nedenleri sizce neler? Altyapı mı, iklim değişikliği mi, yoksa toplumsal dayanışma eksikliği mi?
Gelecekte sel riskini azaltmak için hangi adımlar atılmalı? Bireysel olarak ne yapabiliriz? Belediye, devlet, toplum ne yapmalı?
Seller, sadece “doğa olayı” değil — sosyal eşitsizlik ve adaletsizlikle de ilintili. Bu açıdan sel sonrası toparlanma süreçleri nasıl daha adil ve kapsayıcı olabilir?
Bu yazıda veriler, bilimsel araştırmalar ve geçmiş felaketlerin küresel resminden yola çıkarak sellerin insan yaşamı üzerindeki yıkıcı etkisini göstermeye çalıştım. Sizin görüşlerinizi, deneyimlerinizi duymak; bu tartışmayı birlikte derinleştirmek isterim.
[1]: “Türkiye’de 39 yılda bin 242 kişi sele kurban gitti – Anadolu Ajansı”
[2]: “GAR 2025 Hazard explorations: Floods | UNDRR”
[3]: “2022 Global natural disaster assessment report – News – ICFM …”
[4]: “Floods have become less deadly: an analysis of global flood fatalities …”
[5]: “2023 Africa floods”
[6]: “Uzmanlar, iklim krizinin etkisiyle sellerin sıklığının ve şiddetinin …”
[7]: “Flood Disasters and Health Among the Urban Poor”